|
 |
|
ALLAH'A İBADET ET, RAHAT ET |
|
|
|
|
|
 |
|
DİNİ KONULAR VE YAZILAR |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ELMALILI TEFSİRİNDE TEVAZU, UCB BAHSİ ALLAH BÖBÜRLENENLERİ SEVMEZ: Nisa 36- Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Sonra anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, akraba olan komşulara, yakın komşulara, yanında bulunan arkadaşa, yolda kalanlara, sahip olduğunuz kölelere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez. Lokman 18- "Hem insanlara karşı avurdunu şişirme (kibirlenme)ve yeryüzünde çalımla yürüme. Çünkü Allah övünen ve kuruntu edenlerin hiçbirini sevmez. Araf 146-Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları, ayetlerimizi anlamaktan uzak tutacağım. Onlar ki, bütün ayetlerimizi görseler de onlara iman etmezler. Doğru yolu görseler de o yolu tutup gitmezler. Eğer sapıklık yolunu görürlerse tutar onu izlerler. Çünkü onlar ayetlerimizi inkar etmeyi adet edinmişler ve onlardan hep gafil olagelmişlerdir. MÜ'MİNLER VAKAR VE TEVAZU İLE YÜRÜRLER: Furkan 63- O çok merhametli Allah'ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahil kimseler kendilerine laf attığı zaman (incitmeksizin) "selam" derler (geçerler)yeryüzünde tevazu ile yürürler. Burada Rahman'ın kullarının her biri bir zümreyi andıran sekiz sıfatla nitelenerek İslam ahlakının, medeniyetinin, düşüncesinin ve idealinin bir özeti yapılmıştır, şöyle ki: 1- Genellikle gidişatlarını gösteriyor, yani Rahman'ın kulları, öyle kimselerdir ki, önce gidişleri, yeryüzünde yürüyüşleri ve hareket tarzları mülayimdir. Zorba, mağrur, kibirli, saygısız, kaba ve haşin değil; sükunet ve vakar ile alçak gönüllü bir şekilde terbiyeli, nazik ve yumuşak yürürler. Etraflarını sıkıntı içine sokmaz, eza vermez, sendeler gibi gitmez, hesaplı, saygılı, merhamet tavrıyla güven ve huzur yayarak giderler. {*} Cahiller, yani kendini bilmezler, edepsiz güruh laf attığı zamanda kendilerine ! * ! "selam" derler. Selametle neticelenecek söz söyler, yahut selametle derler. Onlara çatmaya tenezzül etmezler, tahammül de ederler. Şuara 215- Ve sana uyan müminlere kanadını indir. MÜNAFIKLAR KİBİR YÜZÜNDEN İMANDAN KAÇARLAR: Bakara 206- Ona: "Allah'tan kork!" dendiği zaman da kendisini onuru (gururu) günah işlemeye sevk eder. Cehennem de onun hakkından gelir. O ne kötü bir yataktır! Ahzab 35- Şüphe yok ki Müslüman erkeklerle Müslüman kadınlar, mümin erkeklerle mümin kadınlar, itaat eden erkeklerle itaat eden kadınlar, sadık erkeklerle sadık kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, mütevazı erkeklerle mütevazı kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkeklerle ırzlarını koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkeklerle Allah-'ı çok zikreden kadınlar var ya, içte onlar için Allah bir mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır. HADİSİ ŞERİF'LERDE TEVAZÜ, UCB BAHSİ Ebü Hüreyre radiya'llahu anh'dan Resülullah Salla'llahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur: Ashabım: Size Yemen hey'eti geldi. Yemenliler gönül zarları çok ince, gönülleri çok yumuşak insanlardır. îman Yemenlidir. (Allah bilgisi ve korkusu olan) hikmet de Yemenlidir. İftihar ve kibir, azamet deve sahiblerindedir. Sükunet ve tevazu' da koyun sahiblerindedir. (K. Sitte 1652) Ebü Hüreyre radıya'llahu anh'den rivayete göre Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Beşikte (bir mu'cize olarak) yalnız üç çocuk söylemiştir: (birincisi) Îsa’dır. (İkincisi) Benî Îsrail zamanında Cüreyc denilen (ruhban) bir kişidir. Cüreyc bir kere (Savmaasında) namaz kılarken anası gelmiş, kendisini çağırmış. Cüreyc: (namazı bozup) anama cevap mı vereyim? Yoksa namaz mı kılayım? diye düşünmüş. (Anası üç defa çağırdığı halde o namazına devam etmiş). Bunun üzerine anası: Allah'ım! Bu oğluma fahişe kadınların yüzlerini göstermedikçe onun canını alma! diye inkisar eder. Cüreyc Savmaasında bulunduğu sırada bir kadın gelir, musallat olur. Ve ona zina teklîf eder. Fakat Cüreyc imtina etmekle bu kızgın kadın bir çobana gider, nefsini teslîm eder. Kadın bu cinsî münasebetten bir oğlan doğurur, (kendisinden sorulduğunda) bu piçi Cüreyc'ten aldığını söyler. Bunun üzerine halk rahibe gelirler ve zavallının Savmaasını (baltalarla, kazmalarla) yıkarlar. Kendisini dışarı çıkarırlar. Cüreyc abdest alır, namaz kılar. Sonra haram-zadenin yanına gelir: Ey oğul baban kimdir? diye sorar. Çoban! diye cevap verir. Bu garîbeyi gören halk rahibe: Senin ibadethaneni altından yapacağız! derler: Cüreyc: Hayır, (eskisi gibi) çamurdan yapınız! der. (Üçüncüsü de şudur): Benî Îsrail’den emzikli bir kadın vardı. Bir gün erkek çocuğunu emzirirken yanından yakışıklı ve haşmetli bir süvari geçmişti. Bunu gören kadın: Allah'ım! Oğlumu bunun gibi (heybetli) kıl! diye dua eder. Çocuk hemen anasının memesini bırakır, ve süvarîye döner de: Ya Rab! Beni bunun gibi kılma! diye dua eder. Sonra ana memesine dönüp emmeğe başlar. Ravî Ebü Hürevre der ki: (Resülullah bunu bize hikaye ederken parmağını ağzına koyarak çocuğun emdiğini temsîl etmişti. Bu vaziyet gözümün önündedir.) Şimdi ben, Nebî Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in parmağını emdiğini görür gibiyim. Bundan sonra da o emzikli kadının yanından bir cariye geçer. Bu defa da: Ya Rab! Benim oğlumu şu cariye gibi (hakir) yapma! diye dua eder. Bu defa çocuk anasının memesini bırakır da: Ya Rab! Beni bunun gibi kıl! der. Şimdi kadın çocuğuna: niçin böyle söyledin? diye sorar da çocuk şöyle cevap verir: o süvarî kibirli zalimlerden birisi idi. Amma şu cariye (ne zavallı kadındır) sen çaldın, sen zina ettin! diye iftira ederler. Halbuki o, bunların hiç birisini işlememiş (ma'sum) bir kadındır. (K. Sitte 1398) Ebu Said ve Ebu Hureyre radıyallahu anhüma anlatıyorlar: "Resülullah Aleyhissalatu vesselam buyurdular kı: "Allah Teala hazretleri şöyle dedi: "Büyüklük ridamdır, izzet de izarımdır. Kim bu iki şeyde benimle niza ederse ona azab veririm." (Müslim, Birr 136;Ebu Davud, Libas 29, (4090)) îbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselam: "Kalbinde zerre miktar kibir bulunan kimse asla cennete girmeyecektir!" buyurmuştu. Bir adam: "Kişi elbisesinin güzel olmasını, ayakkabısının güzel olmasını sever!" dedi. Aleyhissallatu vesselam da: "Allah Teala hazretleri güzeldir, güzelliği sever! Kibir ise hakkın ibtali, insanların tahkiridir" buyurdular." (K. Sitte 5181) Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Yakışıklı bir adam Resülullah aleyhissalatu vesselam'a gelerek: "Ben güzelliği seviyorum. Gördüğünüz gibi bana güzellik de verilmiş. Kimsenin beni, ayakkabı bağı bile olsa bu hususta geçmesinden hoşlanmıyorum. Ey Allah'ın Rasülü! Bu (haram olan) kibre girer mi?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam: "Hayır! buyurdular. Ancak kibir, hakkı ibtal, halkı tahkirdir!" (Ebu Ddvud, Lihas 29, (4092)). Amr tbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kıyamet günü, mütekebbirler küçük karıncalar gibi haşrolunurlar. Onları her yönden zillet bürümüştür. Cehennemde Büles denen bir hapishaneye sevkedilirlcr Ateşlerin ateşi onları bürür. Cehennem ehlinin irinleri kendilerine içecek olarak verilir. Bu içeceğe tînetu'l-habal denir." (Tirmizi, Kıyamet 48, (2494)) Selemetu'bnu'I-Ekva' radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kişi kendisini (halktan büyük görüp) uzak tuta tuta cebbarlar arasına kaydedilir de onların başına gelen musibete düçar olur." (Tirmizi, Birr 61, (2001)) Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulüllah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "însanlar, ya cehennem kömüründen başka bir şey olmayan ölmüş ecdadlarıyla övünmekten vazgeçerler, yahut da Allah katında, burnuyla pislik yuvarlayan mayıs böceğinden daha adi bir derekeye düşerler. Allah Teala hazretleri sizlerden cahiliye kibrini temizledi. Artık o, muttaki bir mü'min yahut bedbaht bir,facirdir. İnsanların hepsi Hz. Adem'in evlatlarıdır. Adem ise topraktan yaratılmıştır." (Ebu Davud, Edeb 120, (5116); Tirmizi, Menakıb (3950, 3951)) Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhisalatu vesselam buyurdular ki: "Bir adam, nefsinin hoşuna giden bir takım elbise içinde saçları da yapılmış olarak giderken yürüme sırasında kibre düşmüştü ki, birden yere battı. Kıyamet kopuncaya kadar orada zorlukla batmaya devam edecek."(Buhari, Libas 5; Müslim, Libas 49, (2088)) Cabir îbnu Atik radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kıskançlıktan bir nevi var ki Allah sever; bir kısmı da var ki Allah onu sevmez. Allah'ın sevdiği kıskançlık, kişinin (mehariminden haram kılınmış bir fiil görmesi ile) şüphe halinde duyduğu kıskançlıktır. Allah'ın sevmediği kıskançlık, şüphe olmadan kıskançlık duymasıdır. Aynı şekilde bir kısım gurur vardır ki Allah hoşlanmaz, bir kısım da var, Allah hoşlanır. Allah Teala'nın sevdiği gurur, kişinin savaş sırasında ve sadaka verme esnasında nefsine güvenerek duyduğu gururdur. Allah'ın buğzedip sevmediği gurur ise, taşkınlık ve övünme sırasında duyduğu gururdur." (Ebu Davud, Cihad 114, (2659); Nesai, Zekat 66, (5, 78)) Cübeyr îbnu Mut'im radıyallahu anh demiştir ki: "Benim hakkımda "Sende kibir var" diyorsunuz. Ben eşeğe binmiş, (dikişsiz) kumaşı (elbise olarak) sarınmış, keçiyi sağmış birisiyim. Üstelik Resülullah Aleyhissalatu vesselam bana: "Bun(lar)ı yapan kimsede hiçbir kibir bulunmaz" buyurdular." (Tirmizi, Birr 61, (2002)) Huzaî Harise îbn-i Vehb (radiya'llahu anh)'den şöyle dediği rivayet olunmuştur. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim: Ashabım, haberiniz olsun, size ehl-i Cenneti bildireyim: Her zayıf olan ve halk tarafından zayıf görülen (mütevazı') her mü'min Cennet'liktir. (Halbuki) o mü'min Allah (ın kerem ve inayetine) yemîn etse, muhakkak ki Allah onu (ihsan ve inayeti ile) yemîninde gerçek çıkarırdı. Ey Ashabım, iyi dinleyiniz, size Cehennem halkını da bildireyim. Onlar da katı yürekli, kibirli ve hîlekar, ululuk taslayan kimselerdi. (K. Sitte 1752) İSLAM KLASİKLERİNDE TEVAZU, UCB BAHSİ MUZEKKİN NÜFUS TEVAZU İLE YAŞAMA Süfyan-ı Sevri bir gün evinden çıkıp dervişlerin yanına gitti. Hırkasını ters giymişti. Dervişler bunu görünce kendisine ikazda bulundularsa da o aldırış etmedi ve şöyle dedi: Ben bu hırkayı Allah rızası için giydim. Ters olduğunu farkedemedim. Şimdi Hak rızası için giydiğim bir şeyi halk rızası için sırtımdan çıkarıp yeniden giyemem. Gerçekten şayet Süfyan hırkasını çıkarıp düz tarafını veya düz şeklini giymiş olsaydı, halka riya ve gösteriş yapmış olurdu. Sofılerden kimileri vardır ki bütün ömürleri bir gömlek içinde geçmiştir. Hazreti Ali (k.v.) üç gümüşe satın aldığı bir gömleği giyerdi... Bağdat camiinde bir kimse vardı. Yaz kış hep aym elbiseyi giyerdi. Bunun sebebi sorulunca şu cevabı verdi: Eskiden sık sık elbise değiştirirdim. Bir gece rüyamda cennete gitmiştim. Orada fakir bir cemaat vardı. Yemek yiyorlardı. Oturup onlarla birlikte ben de yemek istedim. Melekler geldiler ve elimden tutarak onların arasından kaldırdılar ve dediler ki: Bunlar dünyada bir elbiseden başka giyecek giymezlerdi. Senin ise iki gömleğin vardı. Onun için bunlarla oturamazsın. îşte onun için bir gömlekten fazla giymemeye söz verdim. Bu yüzdendir ki yaz kış hep aynı gömleği giyiyorum ve ölünceye kadar da bunu giyeceğim. Gerçekten de yeterinden fazlasını giymek şöhret düşkünlüğünden ileri gelir. Şeyh Bayezid-ı Bestamî rahmetullahi aleyh de tek gömlek giyerdi. Hakkın rahmetine kavuştuğu gün de o gömleğinden başka bir şeyi bulunmadı. Ebü Hafz el - Haddad der ki: Sofiliğe heves edenin elbisesini yeni görürsen ondan asla hayır umma! Resülullah (s.a.v.) Efendimiz de şöyle buyururlar: "Güzel giymeye iktidarı olduğu halde güzel giyinmekten kaçınana Allah da cennet elbiseleri giydirir." (Müzekkin Nüfus 407) İHYA 'İ ULUMU'D-DİN Kibir, batini ve zahiri olmak üzere ikiye ayrılır. Batini kibir, nefisteki bir ahlaktır. Zahiri kibir ise azalarda görülen kibirdir. Esasen içteki ahlaka kibir demek en doğrusudur. Bu hareketleri meydana getiren içteki kibir ahlakıdır. Bunun için bu hastalık azalarda kendini gösterdiği zaman "kibirlendi" denilir. Görünmediği zaman, o, "kibirlidir" derler. Demek ki kibrin aslı insanın tabiatında bulunan ahlaktır. Bu da kendini başkalarına karşı üstün görme isteğidir. Hz. Ömer, vaaz etmek için müsaade isteyen birine: "korkarım büyüklenirsin de kendini Merih de görmeye başlarsın" dedi.(İhya 3, 738) Hz. Ebu Bekir (ra.) müslümanlardan hiç kimse hiç kimseyi tahkir etmesin. Zira hakir görülen insanlar, Allah katında büyük olurlar demiştir. Vehb diyor ki: Allahu Teala adn cennetini yarattığı vakit ona baktı ve Sen mütekebbirlere haramsın, onlar sana giremezler buyurdu. Hasan Basri "Adem oğluna şaşarım; günde en az iki defa eli ile pisliğini yıkadığı halde sonra döner de yer ve göklerin Cebbarı olan Allah ile muaraza eder." Dedi. Allah'u Tealanın "Kendi içinizde Allah'ın varlığına nice deliller vardır." Ayetinden muradı, kaza-i hacet ve idrardır, diyenler olmuştur. Hz. Hüseyin oğlu Muhammet: "însan kibirlendiğinde aklı azalır" demiştir. Süleyman'a Kendisiyle iyilik fayda etmeyen kötülük nedir? Diye sorduklarında, o Kibirdir, dedi. Numan b. Bişr minberde irad ettiği hutbesinde: "Şeytanın zinetleri ve aletleri vardır. Onun zinet ve aletlerinden biri, Allah'ın nimetlerine karşı, kullarına karşı kibir ve havai arzulara uymaktır" demiştir. Allah'u Teala'nın dünya ve ahirette fazl-u kereminden af ve afiyet dileriz. (İhya 3, 726) Yine bir gün güzel kıyafetle Hasan-ı Basrinin yanından geçerken, Hasan-ı Basri onu çağırarak; Ey adem oğlu, sanki mezarı geride bırakmış amelin mükafatını almış gibi gençliğine mağrur oluyor, şekil ve şemailin ile neşeleniyorsun. Bütün bu tehlikeler önündedir. Kalbine dön, kalbini düzelt. Allahu Teala'nın insanlardan istediği bedenlerini değil kalplerini ıslah etmeleridir, dedi. Muhammed b. Vasi, oğlunun kibirli kibirli yürüdüğünü görünce onu çağırarak: oğlum sen neye mağrur olarak kibirleniyorsun, kendini biliyor musun? Annen iki yüz dirheme satın aldığım bir cariyedir. Baban ise Allah müslümanlar arasında onun gibileri çoğaltmasın aşağılık bir kimsedir, dedi. Rivayete göre Mıtraf, Muhallleb'i işlemeli bir cübbe içinde kibrederek yürürken gördü.İşte bu yürüyüş Allahu Teala'nın sevmediği bir yürüyüştür. dedi. Muhalleb: sen galiba beni tanıyamadın galiba, dedi. Mıtraf: nasıl tanımam , evvelin nutfe, ahirin ise cife bu iki hal arasında ise karnını yarsak bağırsaklarından bir sepet pislik çıkar. dedi. (İhya 3, 728) Ucbun afetleri büyüktür. Kibrin sebeplerinden biride ucubdur ve ucubtan kibir doğar. Kibirden ise sayılamayacak kadar afetler meydana gelir. Bu, ucbun kullar arasındaki kötülüğüdür. Allah'a karşı kötülüğüne gelince; ucub, günahları unutturur ve onlara karşı ihmal etmeye, onları hatırlayıp araştırmamaya sebep olur . Çünkü ucub, kendini bu gibi araştırmalardan müstağni kılar. Hatırladıklarına da ehemmiyet vermez olur. Onların bağışlanmış olduğunu sanır. îbadet ve amelleri gelince; onları beğenir, ibadet yapıyorum diye böbürlenir. Allah'ın tevfıkiyle ibadet ettiğini unutur. îbadetini beğendikçe de afetlerini beğenmez olur. Ucbun sahibi kendini ve fikrini beğenir, Allah'ın mekrinden emin olur. Allah katında mevki sahibi olduğunu sanır, Allah'a karşı kendini hak sahibi iddia eder. Uhud harbinde Talha (r.a.) kendi hayatını feda ederek Resuli Ekrem'i öyle müdafaa etmişti ki elinden büyük yara almıştı. Yapmış olduğu işin ehemmiyetini düşünerek biraz kendini beğenir gibi olmuştu. înce sezişe sahip olan Hz. Ömer (r.a.) Talha'nın (r.a.) bu hissiyatını sezer sezmez: "Resulu Ekremi müdafaa ettiği günden beri Talhanm yüzünde bir ucub eseri tezahür ediyor" dedi. Buna rağmen Talha (r.a.) ucbunu ne açıkladı, ne de bu yüzden kimseyi tahkir etti. Şura zamanı îbni Abbas (r.a.) Ömer'e (r.a.) "Talha'yı nasıl görüyorsun" diye sorduğunda O: "Onda ucubtan bir miktar koku vardır" dedi. Bişr b. el-Mansur ibadete fazla devam ettiği için onu görenler hemen Allah'ı ve ölümü hatırlardı. Bir gün namazı fazla uzattı. Ardından adamın biri seyrediyordu. Bunun farkına varan Bişr : "Sen benim ağır kıldığıma bakma. Bu aslında mühüm bir şey değildir. îbliste uzun zaman melekler arasında ibadet ettikten sonra gideceği yere gitti dedi. (İhya 3, 790-792) Hz. îsa (a.s.) dünyada alçak gönüllü olanlara müjdeler olsun ki kıyamet günü onlar kürsü sahipleridir. Hz. Ömer (r.a.): "Alçak gönüllü ol ki Allah seni yüceltsin. Kul kibirlenip böbürlendiği zaman Allah'u Tela onu alçaltır ve bir melek: "Uzak ol, Allah seni uzaklaştırsın" der" dedi. Abdullah ibn Celil anlatıyor: "Bir defa bir ağacın gölgesine gittim. Baktım ki bir adam dalın gölgesinde yatmış, uyumuş. Fakat gölge kendisinden ayrılmış. Adamcağız uyanınca baktım ki Selman-ı Farisi (r.a.). Ona gölgelik ettiğimi anlattım. Bunun üzerine Selman: Ey Celil dünyada Allah için tevazu et, zira dünyada tevazu edenleri Allah'u Teala kıyamette yüceltir dedi." Ka'b diyorki: "Allah kime dünyalıktan bir nimet verdi de adam bu nimetin şükrünü ödedi ve tevazuunu gösterdiyse Allah Teala o nimetin menfaatini dünyada ona gösterdiği gibi ahirette de derecesini yükseltir. Fakat nimete şükretmez ve tevazu göstermezse Allah'u Teala dünyada o nimetten ona bir kar sağlamadığı gibi ahirette de ona cehennemden bir kapı açar." Abdulmelik bin Vervana: "Hangi adam daha eftaldir" diye sordular. Abdulmelik "Güce yeterken tevazu gösteren, hevesi varken dünyayı terkeden ve intikam almaya gücü yeterken af eden kimsedir" dedi. Hz. Süleyman (a.s.): "Sabahleyin kalktığı zaman zenginlerden yüz çevirerek yoksulların meclisine gider ve: miskin, miskinlerin arasına yakışır derdi. Diğer biri: "Zenginlerin seni adi bir elbise ile görmelerinden hoşlanmadığı gibi, fakirlerinde seni süslü elbise ile görmelerinden hoşlanma" demiştir. Hasan-ı Basri "Tevazunun ne demek olduğunu biliyor musunuz?" dedi ve devamla: "Tevazu, karşılaştığı her müslümanın kendinden üstün olduğunu kabul etmendir." Şibli kendini ziyarete gelen adama; "Sen kimsin ve nesin" diye sorar. Adam: "Besmelenin 'BA' sının altındaki bir noktacıktan ibaretim", diyerek tevazu gösterir. Şibli: "Allah şahidini öldürsün, sen kendine bir mevkiimi veriyorsun" dedi. (İhya 3, 732-736) KALP HAYATI Allah şunu haber veriyor. Cehennemde en korkunç azaba uğrayacaklar hallerini aşanlardır. Onlarda kibirli olanlardır. Hem de kendi günahlarını, hem de onlara uyan zayıfların günahlarını yüklenmektedirler. Cenabı Hakk, onların cehennem etrafında diz çöküşlerini anlatırken "sonra her milletin Rahmana en çok karşı gelenini ayıracağız" demektedir. Kibirlinin hak ettiği diğer bir husus da kibrine neden olan nimetten mahrum edilmesidir. Çünkü Allah'ın vermiş olduğu nimetten ötürü kibirlenmektedir. îsrailoğullarının bir kısmı isyankar olunca, rivayet edenler bu isyankarları küçük görüp, onlara karşı kibir gösterdiler. Bunun üzerine, günah işleyenler af edildi, ibadet edenlerin ise ibadetleri boşa çıktı. Daha önce abidleri gölgelendiren bulut, onlardan ayrılıp diğerlerini gölgelendirdi. Hz. îsa'dan şu söz rivayet edilir; Bitki ovada bitip dağ zirvelerinde bitmediği gibi hikmet de mütevazi olan kalbe yerleşir, kibirli olan kalbe değil. Görmez misin ki başını yukarı diken tavana vurup yarar, eğen ise tavanın altında gölgelenir. Bu kibirli için söylenmiş darb-ı meseldir. Kısacası kibirli olan alçalır, cahil kalır; mütevazi olan hikmet ehli olur ve ondan yararlanır. Kibir kendini beğenmişlik, kin, haset ve riya kısımlarına ayrılır. Bunun temelinde de kişinin kendi değerini bilmemesi vardır. Kişi kendi değeri hakkında cahil olunca kibirlenir. Kendi değerini bilmemek kişinin gözünde değerini yüceltir. O zaman da halka büyüklük taslar. Dolayısıyla kibirlenmek büyüklük taslamaktır. (Kalp Hayatı 372-375) Ucb kalbi kör eder. Öyle ki kendini beğenen kimse, kötü biri olduğu halde kendisini doğru biri olarak görür. Ucub sahibi bir kimse, gaflete meyletmeye devam eder ve bu suretle bildiği günah ve ayak sürçmelerini küçük görür, çoğunu unutur, bir çoğunu da görmez olur. Yaptığı ameller gözünde çok görünür, o da bununla aldanır. Ebu'd-Derda "Üç şey kurtuluş ve üç şeyde helak sebebidir. Helak ediciler, tabi olunan arzular, uyulan cimrilik ve kişinin kendini beğenmesidir" der. îbn Mesud, "Kişi iki şeyle helak olur. Ümitsizlik ve kendini beğenme" demiştir. Ucub çeşitli hasletleri bir araya toplar. Mesela, kişiye çoğu günahlar gizli kalır, gizli kalmayanların ise büyük bir kısmını unutur, hatırladıklarını da küçümser. Bu durum, onu kullara karşı kibir ve büyüklenmeye iter ve Allah la aldanır. O zaman Allah'ın yanında koruculuğu sona erer ve kendini nefsine teslim eder. Böylece Allah'ın indinde zalim ve fasıklardan olduğu halde, kendini iyi kimselerden görür. Hz. Aişe'den gelen şu rivayeti görmez misin?: "Kendisine kişi ne zaman günahkar olur?" diye sorulunca, O "Kendini iyi bir kimse zannettiğinde" cevabını vermiştir. Ucub kişiyi, yaptığı iyilik, sadaka vb. bütün amellerini başa kakmaya sevk eder. Çünkü yaptığı faziletler ve verdiği sadakalar ona büyük görünür. Allah'a olan minnet borcunu unutur ve bundaki şükrünü yerine getirmez. Bundan dolayı yaptığı iyilikleri başa kakar ve sevabı yok olur. (Kalp Hayatı 325-327) TENBİHÜ-L GAFİLİN Kaab-ul Ahbar'a göre;"Kibirliler kıyamet günü, insan şekline girmiş tohum taneleri halinde mahşere gelirler, her yandan kendilerini zillet kuşatır, her biri cehennemin ayrı bir köşesine gönderilir, orada cehennemliklerin pisliklerini içerler. (178) Süfyan bin .Musır'ın anlattığına göre Hz. Hüseyin (ra) bazı yoksulların yanından geçiyordu .Adamlar önlerindeki bir kemik parçasını sıyırıyorlardı.Hz.Hüseyin'i görünce yemeğe buyur dediler.O'da Allah kibirlileri sevmez dedi attan indi ve o yoksullarla beraber bir şeyler yedi. Arkasından da kendilerine " Ben sizin davetinize icabet ettim, şimdi, de siz benim davetime icabet ediniz" diyerek onları evine çağırdı.Evine varınca da cariyesine "ilerisi için sakladığın yiyecekleri çıkar da getir bakalım dedi." (178) Ulu Allah üç kimseden genellikle nefret eder, fakat bunlar arasında da üç kimse de vardır ki; onlardan daha çok nefret eder.Allah genel olarak fasıklardan nefret eder fakat yaşlı fasıklardan daha çok nefret eder.Allah cimrilerden genellikle nefret eder fakat zengin cimrilerden daha çok nefret eder.Allah genel olarak kibirlilerden nefret eder, fakat fakir kibirlilerden daha çok nefret eder .(179) Yahya bin Cale'den (ra) rivayetle; Efendimiz (sav) bir gün;"Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse cennete giremez."buyurdu.Ashabdan biri ise ;"Ya Resulallah , elbisemin temizliği, pabucumun şıklığı ve değneğimin kıvrık olması hoşuma gidiyor bu kibir sayılır mı " diye sorunca; Efendimiz (sav) ;"Allah güzeldir ve bu yüzden güzeli sever.Ayrıca kuluna bir nimet bağışlayınca onun eserini üzerinde görmeyi sevdiği gibi nobranlıktan ve yoksul görünmekten de nefret eder.Kibir ,hakka önem vermemek ve insanları hor görmektir."(180) Anlatıldığına göre bir defasında Hz Musa (as) ;"Ya Rabbi mahlukatın içinde en nefret ettiklerin kimlerdir?" diye seslendi.Ulu Allah' da (cc) şu cevabı verdi;"Ya Musa, en çok nefret ettiklerim, kalbi kibirli, dili kaba, imanı zayıf ve, eli sıkı kimselerdir."buyurdu. (180) Urve bin Zübeyr (ra) 'e göre ;"Alçakgönüllülük şeref kazanma yollarından biridir.Çünkü alçakgönüllülük dışında kalan her nimet kıskançlığa hedef olur."(180) Ehli hikmetten bir zata göre ;kanaatkarlığın ürünü huzur, alçakgönüllülüğün ürünü de sevgidir. Haccac'ın ordu komutanlarından biri olan Muhalleb bin Ebu Sufre, bir, defasında , ipekli üniforması içinde caka sata sata Mutrif bin Abdullahın yanından geçerken bu zat kendisine "Ey Allah'ın kulu, bu yürüyüş Allah'ın ve Resulünün nefret ettiği bir yürüyüştür" dedi.Bunun üzerine Muhalleb beni tanımıyor musun? Diye sorunca Mutrif 'te kendisine şu cevabı verdi;"Evet tanıyorum.Başlangıcın murdar bir meni damlası, sonun iğrenç kokulu bir leş, bu ikisi arasında da bir gübre çuvalının hamalısın."Bu söz üzerine bir daha cakalı yürümedi.(181) Hz Ömer (ra) der ki;"Alçakgönüllülüğün başı, karşılaştığın Müslüman'a önce senin senin selam vermen, mecliste arkalarda oturman, bir de iyi ve takva sahibi olarak anılmaktan hoşlanmamandır. "(181) Anlatıldığına göre Selman-i Farisi (ra) Medain emiri iken bir gün çarşıya gezmeye çıkmıştı.O sırada bir şeyler satın alan şehrin ileri gelenlerinden biri yanından geçmekte olan Selman'ı hamal sanarak " gel şunları eve götür" dedi.Selmen'da adamın eşyasını yükleyerek yürümeye başladı.Yolda kendisini görenler 'Allah emirin iyiliğini versin, yükünü ver de biz taşıyalım" dediler. Fakat O vermedi bu durumu gören yük sahibi içinden "Tuh be şehrin emirini hamal tutmuşum meğer !" dedi ve Selman'dan özür diledi."Allah iyiliğini versin, ben seni tanımıyordum" dedi.Selman'da adama " Haydi yürü gidelim " diye cevap verdi.Adamın evine varınca adam bir daha hiç kimseye yük taşıtmam dedi.(184) Anlatıldığına göre Ammar bin Yaser (ra) Küfe emiri iken bir gün hayvan yemi çarşısına gitti ve biraz yonca satın aldı.Satıcı yoncayı demet yapıp bağladı.Ammar demeti sırtlayarak evine götürdü. (184) İbni Mesud'a (ra) göre ;"Kim Allah korkusundan alçakgönüllülüğü benimserse kıyamet günü Allah onun derecesini yükseltir.Buna karşılık kim kibirlenerek büyüklük taslarsa ,Kıyamet günü Allah onu aşağılar." (185) Abdullah bin Ebu Cafer'in anlattığına göre bir gün Hz Ali(ra) çarşıdan altı sarı liraya iki sade gömlek almıştı ve kölesine "Ya Esved, hangisini istersen seç ,senin olsun" dedi. Köle gömleklerden daha iyicesini seçince Hz Ali'de (ra) onu giydi.Fakat kolları uzun geldiği için terziyi çağırarak kollarını kestirmişti.(185) KİMYA Y-I SAADETİ Muhamed ibni Vasi bir kere oğlunu böbürlenerek yürür iken gördü , seslenip;" sen kim olduğunu biliyor musun? Annen yirmi altına aldığım bir cariyedir.Baban ise Müslümanlar arasında öyledir ki, onun gibi ne kadar az bulunursa, o kadar iyi olur'' buyurdu. (548) İsa (as) buyurdu;"Dünyada tevazu sahiplerine saadetler olsun ki; kıyamet günü minber sahibi onlar olurlar.Dünyada insanları barıştıranlara saadetler olsun ki; onların karşılığı Allah'u Tealayı görmektir.(549) Aişe (ra) buyuruyor;"Siz ibadetlerin en faziletlisini bilmiyorsunuz..O tevazudur.'Fudayl buyurdu;" Tevazu kimden olursa olsun hakkı doğruyu kabul etmektir.îsterse çocuk ve en cahil kimseler olsun." (549) İsa (as) vahiy geldi;"Sana gönderdiğim nimeti, tevazu ile karşılarsan , o nimetimi sana tamam ederim.'' Süleyman (as) ülkesinde zenginleri sabahları sorar, sonra fakirlerle oturur ve "Miskinler ,miskinlerle oturur " buyururdu.Hasan-ı Basri der ki;"Tevazu evden çıkınca, gördüğün herkesi kendinden üstün bilmektir” derdi.Büyüklerden biri Hz. Ali’yi(ra) rüyada gördü; “ Bana nasihat verin dedi. ”Ahirette sevaba kavuşmak için, zenginlerin fakirler yanında mütevazi olmasından güzel hangi amel vardır! Allahu Teala nın ihsanına güvenip, fakirlerin zenginler yanında kibirli olmasında güzel hangi iyi iş vardır!” buyurdu. Yahya İbn. Halid buyurur; “ Kerem sahibi zahid olursa, mütevazi olur; insaniyetsiz ve sefih olan zahid olursa, kibirlenmeye başlar. “ Beyazid-i Bestami buyurur;” İnsan insanlar içinde kendini herkesten aşağı görmedikçe, kibirlidir.”(550) İbni Mesud (ra) buyurur; “En büyük günah, bir kimseye Allah’tan kork dendiği zaman, senin amelin sana benim amelim bana demektir.” (553) Kibrin sebepleri ve kurtulmanın yolları; ilimle kendini büyük görür. Zühd ve ibadette kendini büyük görür. Neshebi ile kibir eder. Güzellik ve süslenme ile kibir eder. Zenginlik ile kibir eder. Zayıflara karşı kuvveti ile kibir eder. Büyük birinin talebesi olmakla kibir eder. Tedavisi ise; İlim ile amel terkibindedir. İlimle olan tedavisi; Allah u Teala’yı tanımakladır. Ameli ilacı ise; her işte de her harekette de tevazu sahiblerinin yaptıklarını yapmaktır.(553-561) Hz. Ali (ra) buyuruyor; “ Cehennemlik görmek isteyen, karşısında bir kimse ayakta durur iken oturan kimseye baksın.” Ömer (ra) çarşıda elbisesinde on dört yama, yamaları da eskimiş halde görürlerdi. Ali (ra) adi bir elbise giyerdi. “Niçin böyle giyinirsin?” dediler. “Kalbim bununla huşu buluyor; başkaları da giyinsinler, fakirler memnun olur ”(562) UCB VE ZARARI İbn. Mesud (ra) buyurur; “ İnsanın helakı iki şeydedir; ucb ve ümitsizliktedir.” Bişr ibn. Mensur, bir gün sabah namazını uzun kıldı. Bir kimse de hayran hayran ona bakıyordu. Selam verince; “ Ey delikanlı şaşma ! Şeytan da uzun yıllar ibadet eyledi ve sonunun ne olduğunu sen de biliyorsun” dedi. (566) Resulullah (sav) buyurdu;"Namazıyla idlal (işi ile nazlanmak) eden kimse, namazı kılmamış olur.Daima gülüp ve kusurlarını itiraf etmen, daima ağlayıp, işini beğenmenden iyidir."(567) Ebu Derda(ra) buyurur;”Bir şey bilmeyenlere bir defa yazıklar olsun. Bilip de yapmayanlara yedi defa yazıklar olsun.” (583) Ömer (ra) buyurur; "Harama düşmek korkusu ile, helalden yetmiş defa elimi çektim." Bununla beraber bir hristiyan kadının ibriğinden abdest aldı. Abidliğinin gururuna kapılmadı.(583) |
|
|
|
|
|
|
 |
|
ÖNEMLİ LİNKLER |
|
|
|
|
|
 |
|
ARKADAŞINA TAVSİYE ET |
|
|
|
|
|
|
P align=center> |
|
|
|
|
|
 |
|
NAMAZ VAKİTLERİ |
|
|
|
|
|
 |
|
YEREL GAZETELER |
|
|
|
|